ORMANLARIMIZ VE ÇÖLLEŞME

 Çölleşme
Çölleşme var olan çöllerin doğal yaygınlaşması değil, kurak, yarı kurak ve yarı nemli alanlardaki arazi bozunumudur. Uzun kuraklık ve seller gibi iklim değişimleri ve insan faaliyetlerinden kaynaklı toprak verimliliği kaybı ve bitki örtüsünün incelmesidir. Çölleşmenin endişe verici yönü, bu alanlarda yüzlerce yılda oluşan toprağın üst katmanının, eğer doğru yönetilmezse bir kaç mevsimde su ve rüzgar erozyonu ile kaybolabilecek olmasıdır. Aşırı ekim, aşırı otlatma, ormanların tahribatı, uygun olmayan sulama uygulamaları insanların oluşturduğu çölleşme faktörlerinin bir kaçıdır. 
Arazi bozunumu ile ilgili bazı veriler: 
- 1981 ve 2003 yılları arasında dünyadaki toplam arazinin %24’ünde arazi bozunumu yaşandı. 
- Meralar toplam bozunmakta olan arazinin %20-25’ini oluşturmaktadır.
- Tarım arazileri bozunmakta olan arazinin %20’sini oluşturmaktadır. 
- Dünyada 1,5 milyon insan geçimlerini bozunmakta olan arazilerden sağlamaktadır. 
- 1981 ve 2003 yılları arasında bozunmakta olan arazilerin %16sında iyileştirme çalışmaları uygulanmıştır. 
- Meralar bozunmuş arazilerin %43’ünü oluşturmaktadır. 
- Tarım arazileri bozunmuş arazilerin %18’ini oluşturmaktadır. 
- 12 milyon hektar arazi (Bulgaristan büyülüğünde) her yıl kaybolmaktadır.
- Her yıl kaybolan araziler yılda 20 milyon ton tahıl üretebilirdi. 
Kurak alan gerçekleri:
- Çöller haricinde kurak alanlarda yaşayan nüfus 2 milyardır. Dünya’da her üç kişiden biri kurak alanlarda yaşamaktadır. 
- Kurak alanlar Dünya’da hayvancılığın %50’sine ev sahipliği yapmaktadır. 
- Dünya’da kurak alanlarda yaşayan nüfusun çoğu gelişmekte olan ülkelerde yaşamaktadır. 
- Kurak alanlar Dünya karbon miktarının %46’sını depolamaktadır. 
- Kurak alanlar ekili alanlarının %44’ünü kapsamaktadır. 
- Kurak alanlara endemik olan bitki türleri bugün ekim altındaki bitkilerin %30’unu kapsamaktadır. 
- En büyük kurak alanlar, Avustralya, Çin, Rusya, ABD ve Kazakistan’dır. 
- 6 ülkenin topraklarının en az %99’u kurak alan olarak sınıflandırılmaktadır. (Botswana, Burkina Faso, Irak, Kazakistan, Moldova ve Türkmenistan)
OrmanlarımızTürkiye'de ormancılık sanıldığının aksine pek çok kurumdan daha köklü bir geçmişe sahiptir. Geçen yıllar Türkiye'nin ormancılığa özgü özelliklerinin keşfedilmesine de yardım etmiş ve diğer ülkelerin ormancılık yapısında görülmeyen düzenlemelere neden olmuştur. Anayasa'da ormancılık ile ilgili koruyucu hükümlerin bulunması buna örnektir. Bu nedenle, yeni anayasa çalışmalarında ormancılık ile ilgili hükümler dikkate alınmalı, orman mülkiyeti ve işletmeciliğiyle ilgili kamu mülkiyet ve işletmecilik düzeni korunmalıdır. Anayasa ile ormanların sınırlarının korunmasına devam edilmeli, ormanları işgal ederek rant elde etmeye yönelik alışkanlıkların oluşması önlenmelidir.

Ormanlarımız

Türkiye'de ormancılık sanıldığının aksine pek çok kurumdan daha köklü bir geçmişe sahiptir. Geçen yıllar Türkiye'nin ormancılığa özgü özelliklerinin keşfedilmesine de yardım etmiş ve diğer ülkelerin ormancılık yapısında görülmeyen düzenlemelere neden olmuştur. Anayasa'da ormancılık ile ilgili koruyucu hükümlerin bulunması buna örnektir. Bu nedenle, yeni anayasa çalışmalarında ormancılık ile ilgili hükümler dikkate alınmalı, orman mülkiyeti ve işletmeciliğiyle ilgili kamu mülkiyet ve işletmecilik düzeni korunmalıdır. Anayasa ile ormanların sınırlarının korunmasına devam edilmeli, ormanları işgal ederek rant elde etmeye yönelik alışkanlıkların oluşması önlenmelidir.
Ormancılık örgütlenmesinin geçmişi incelendiğinde istikrarın bir türlü sağlanamadığı görülmektedir. Bazen bağımsız bakanlık, bazen farklı bakanlıklar altında yapılan örgütlenme, en son Çevre ve Orman Bakanlığı şeklinde oluşmuştur. Bugünlerde bu yapının tekrar değişmesi gündemdedir. Yaşanan deneyimler Türkiye'de ormancılığın bağımsız bir Orman Bakanlığı şeklinde örgütlenmesinin en doğru sonuç olacağını göstermektedir.
Her ne kadar ormancılığımız uzun bir deneyime sahip olsa da, bir türlü çözülememiş sorunları bulunmaktadır. Ormancılık mevzuatı sık sık değişmiş, toplumsal yapı ve ormancılık biliminde yaşanan değişimlere uyumlu bir mevzuat yapısı sağlanamamıştır. Ormancılık mevzuatının özellikle orman tanımı, kadastro, izin irtifak işleri, özel ormancılık ile ilgili hükümlerinde sorunlar yaşanmaktadır. Ayrıca, turizm, maden, mera, imar işleriyle ilgili mevzuat ile ormancılık mevzuatı ve çalışmaları arasında çatışmalar ortaya çıkmaktadır.
Ormanlar ve ormancılık ülkenin arazi kullanım anlayışından yakından etkilenmektedir. Kamu yararı konusundaki mevcut yaklaşım ormanlara zarar vermektedir. Bu nedenle, ormanların yarattığı kamu yararı da dikkate alınmalıdır. Ülkemizdeki orman suçları ile sosyolojik ve ekonomik özellikler arasında yakın ilişki bulunmaktadır. Suçların takibi ve yargı aşamalarındaki sorunların giderilmesi, suça neden olan kalkınma sorunlarına yönelik çalışmalardan vazgeçilmemesi gerekmektedir.